28 Aralık 2009 Pazartesi

ÖMRÜMÜZÜN RÜYASI

Evlerimizdeki eşyalar nelerin tanığı, ne sırların dert ortağıdır. Mutlu anlarımızı onlar görür, belleklerinin bir köşesinde ses çıkarmadan saklar... Nice kederler yaşanırken onlar vardır, çizgi çizgi o acıları üzerinde yıllarca taşır.
Her eşya ayrı bir öyküyü saklar, konuştuğumuzda bizimle birlikte onları hatırlar.
İşte, şu boyaları çatlamış Singer dikiş makinesi... Annemin taa... genç kızlığından beri ne giysiler dikti, ne kaprisler dinledi kimbilir... Ya, şu yerdeki ceylan motifli, kök boyalı kilim. Yer yer ilmikleri açılmış, rengi solmuş... Peki, şu yorgun, ahşap radyo; geçmişten bize gülümseyen fotoğraflar...
Bu yıpranmış, boyaları çatlamış, sararmış eşyalardan bir türlü vazgeçemeyiz. Çünkü, her eşya bir öykü saklama yanında, bizlerin de yol arkadaşı değil midir? Ve... onlarda ömrümüzün rüyası gizlenmemiş midir?..

23 Kasım 2009 Pazartesi

Küçük Güzeldir..


Küçük güzeldir. Doğru... Narin ve kırılgandır çünkü. Hele de yavrumun yavrusuysa daha da güzeldir.
Henüz cinsiyetini bile bilmediğim bu bebişi şimdiden çok seviyorum.. Ve "Sakın acele etme" diyorum. Annenin göbüşünde iyice büyü, geliş, öyle gel.. Tamam mı canım?
Canım benim, bugün senin fotografını gördüm. İkinci kez habersiz çekilmiş fotografını. Aynı oğluma benzettim, biliyor musun? Ve... Şöyle düşündüm: "İlk gözağrımın, ilk gözağrısı, iyi ki geliyorsun; iyi ki varsın, doğuştan fanatiğim benim..."

15 Kasım 2009 Pazar

Beklemek Güzeldir


Beklemek güzeldir... Bu bekleme sonunda emelimize kavuşacaksak... Beklemek güzeldir... Sabrımızın nihayetinde beklentimiz gerçekleşecekse... Bazen bir hastane ya da yoğun bakım ünitesi kapısıdır bekleme yeriniz.....Bazen bir asker yolu... Kimi kez de uzun zamandır görmediğiniz yüzüne, sesine özlem duyduğunuz birisidir beklenen... Acı olan bekleme süresidir. Sizi yorar,tüketir.. Beklentinizin gerçekleşeceğine dair bir umudunuz varsa şayet o uzun süreci göze alırsınız. Çünkü, umut yüreğimizde her daim çiçek açan bir ağaç gibidir. Ne yaprağını döker bu ağaç,ne çiçeğini... Dört mevsim biteviye açar,durur.. Gelecek olan kişiyi ya da gerçekleşmesini istediğimiz olayı beklerken yanımızda bize destek olan birileri varsa, bu insafsız sürece katlanmak kolaylaşır. Aynen bu resimde olduğu gibi. Eğer yanında yoldaşı kedisi olmasaydı,bu kız böylesine umutla yaslanır mıydı pencereye?...
(Resim: http://soundslikecornflakes.blogspot.com/)

31 Ekim 2009 Cumartesi

Neden Heykel


Resim yaparken-ki yağlıboyadan bahsediyorum- fırça kullanmayı sevmem, hep parmaklarımla boyaya dokunmak isterim. Boyanın o kayganlığı, yumuşaklığı çeker beni. Hele de bir bulut ya da deniz resmeyliyorsam parmaklarım alır başını gider.
Bir gün çocukların oyun hamuruyla tanıştım, hani şu renk renk olanlarla. Yumuşacıktı ve çok rahat şekil alıyordu, oynamak da epey keyifliydi. Sonrasında kille samimi oldum ve bir daha da çok zor kopacağımı anladım, bu yumuşak çamurdan.
Yol hikayelerindeki yolların devamını, portrelerin tuvale yansımayan yanlarını, evlerin, dağların, bulutların, ağaçların görünmeyen taraflarını merak ettim durdum. Hayalimde tamamladım hikayelerini, hep yarım kaldılar yoksa.. Heykelde ise yarım kalan bir şey yok. Çünkü üç boyutlu. Yaptığın eserin sağını solunu, önünü arkasını, altını üstünü çepeçevre dört bir yanını görüyorsun. Kafanda soru işareti kalmıyor... M.Mungan'ın Hayat Atölyesi'nde dediği gibi: "Heykel, bize resmin eksikliğini göstermeye, resim karşısında üstünlük kurmaya kalkışmaz. Tersine heykel, resmi doğrular. Farklılık, benzerliği onaylar."
Sonuçta, heykel olanın cismine dokunduğumuzda, dokunamadıklarımızı görmeye çalışıp oluşturduğumuz eserden daha çok keyif alıyor ve anlıyoruz ki DOKUNMAK SEVMEKTİR.

25 Ekim 2009 Pazar

Elde Var Hüzün


Sonbahar deyince aklıma birkaç şey gelir. Bunlar, Haşim'in: ''Bir taraf bahçe,bir taraf dere/Gel uzan sevdiğim,benimle yere/Suyu yakuta döndüren bu hazan/Bizi gark eyliyor düşüncelere" diyen Sonbahar şiiri...
Sonra taa ötelerden,öğrencilik yıllarımdan hocalarımızın sordukları soruyu bilemeyince alaylı bir gülüşle ''Eylül'de gel'' diyerek Alpay'ın şarkısını seslendirmeleri...
Daha sonra da, sonbahar deyince hatırıma gelen Botanik Park'tır. Kuruluş yılı 1970 olan bu park tüm mevsimler güzel ama sonbaharda en güzeldir. Çünkü, yeşille sarının tonları ahenkle dans etmektedir. Yorgun ruhunuzu dinlendirmek ya da hüznün bu mevsime ne kadar yakıştığını görmek için zaman zaman kaçmanızı öneririm buraya, Botanik'e...

17 Ekim 2009 Cumartesi

Resim Günleri'nden beğendiklerim
















Resim Günleri

Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Müdürlüğünce başlatılan "Ankara Resim Günleri" projesi sonuçlandı.
İlk kez gerçekleştirilen proje kapsamında Prof.H.Dolcalı, Yrd.Doç.B.Giderer, Prof.T.Türkdoğan, Doç.Y.Doyran, Prof.Z.Gençaydın müzenin salonunda halka açık seminerler verdi. Ayrıca 28 Eylül ve 7 Ekim arasında sanatseverler müzenin bahçesini atölye ortamına dönüştüren yüksek lisans-doktora düzeyinde eğitim almış yirmi sanatçının resim üretim sürecini izleme fırsatı buldu. Yapılan eserler 9 Ekim 2009 cuma günü Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi sergi salonunda sergilendi. Ancak, ne yazık ki, yeterli sayıda katılım yoktu. Gelecek yıllarda etkinliğin Türkiye geneline yayılması düşünülmektedir.
Dileğimiz, bu tür sanatsal faaliyetlerin daha kapsamlı olması, zamanında duyurulması ve böylece çok sayıda sanatsevere izleme imkanı sunulmasıdır.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Can Yücel'i seneler önce "Ben en çok hayatta babamı sevdim." şiiriyle tanıdım. Sonra da bırakmadım peşini dizelerinin... Birazdan okuyacağınız şiir, bir anlamda blog'umun isim annesi. Işıklar içinde yatsın diyerek, şaire teşekkürlerimi sunuyorum.


Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı.
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
Ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
Henüz bebekken 'dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
Ölürken de aynı avuçların "Her şeyi bırakıp gidiyorum işte!"
Dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini fark etmeli.
Sonra Azraillin her an sürpriz yapabileceğini,
Nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan
Ve ölmeden evvel ölebilmeli.
Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte
Ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.
Eşref-i mahlukat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli.
Ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde;
Çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
Eşine 'Seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini,
Ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin,
Sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür dediğin üç gündür,
DÜN geldi geçti YARIN meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür,
O da BUGÜNDÜR.

Can YÜCEL

13 Ekim 2009 Salı


Zamanı gelince kullanmak üzre düşler biriktiriyorum belleğimde. Bazen de öyküler, anlatılmayı bekleyen birilerine...

7 Ekim 2009 Çarşamba

Yol hikayeleri

"Yollar vardır, kestirme diye seçtiğimiz; yollar vardır, çekip gitmek istediğimiz ve yollar vardır, birilerinin gelmesini özlemle beklediğimiz.."








Where the day flows?
And who can say where the road goes?
Only time...
Who know?
Only time...




5 Eylül 2009 Cumartesi

Bodrum Bodrum...

"Evet, hiç değilse bir fener olsam;
Tek başıma geceleri,
Uykulardayken dünya,
Gökte ayla senli benli sohbete dalsam"
W.Borchert






















1 Nisan 2009 Çarşamba

...Soyut...

"Her çıkmazda, her açmazda ve her çözümsüz soruda gökyüzüne bak...
Ardına kadar açık bir pencere düşün.
İçinden onlarca kuş geçen..."




"Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıdır, ancak hayal kurma tüm dünyayı kapsar."
Einstein




"Şehrin caz halleri"

22 Mart 2009 Pazar

SANAT





"Elleriyle çalışan ameledir. Elleriyle birlikte zihni de çalışan ustadır. Zihni ve yüreğiyle çalışan adamsa sanatçıdır..."


İnsan manzaraları




"Carpe diem"









"İnsan dediğin derya misali,
Üstünde milyonlarca dalga,
İçinde kıyametler kopmalı,
İnsan dediğin derya misali,
Uçsuz bucaksız olmalı..."





tarifsiz kederler içinde..


Birikim


~KediM~



Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
Çok uzak değil yakın bir ülkede sevimli, uslu, küçücük gözlü küçük kediler yaşarmış.
Yemekleri ortak, yatakları birmiş, sevinçleri hepsininmiş...
Duman rengi, açık kahverengi küçük kediler yaşarmış...
Yakın ülkenin yanında dönemeci dönerken rüzgarların sağında, ormanların solunda
Sesli, hırslı, kocaman gözlü büyük kediler yaşarmış.
Sabahları çalışmakla, geceleri düşünmekle
Sabahları okumakla, akşamları konuşmakla...
Yorgun gözleri, şişmiş elleri büyük kediler varmış.
Siz kardeşler, hangi kedileri seversiniz?
Hangi kediler gibi yaşamak istersiniz?
Sevimli, uslu, sesli, hırslı
Hangi kedilerdensiniz?
B.Ortaçgil




"Bu evlerden yalnız bir kaç parça duvar kaldı.

İnsanlardan yanımdaki pek azı kaldı.

Yürekte oysa, eksik taş yok.

YÜREĞİM BENİM EN AZAPLI ÜLKE..."

G.Ungaretti

21 Mart 2009 Cumartesi

...












"Marifet hiç ezilmemek bu dünyada,
Ama bir biçimine getirip ezerlerse,
Güzel kokmalı, lavanta misali,
Kekik misali,
Itır misali..."





"Erimek, belirsizce her şeyde,
Karışmak sulara, yıldızlara,
Sinmek kokusuna mor menekşenin
Yanmak damar damar, nefes nefese...
Yaşamak, tükene tükene..."

Bedri Rahmi

















"Kayıtsızım kışın soğuğuna, insanların donmuş yürekleridir beni korkutan..."




















"İnsan değil de ağaç olsam,
Dallarımın arasından rüzgarlar esse,
Yapraklarım, çiçeklerim, meyvelerim olsa!
Mevsimleri yaşasam...
Gövdeme bir insan yaslanıp uyusa...
Ben bunları hiç bilmesem, sadece ağaç olsam..."

















"Şövale kırılır,
Tuval yere düser,
Renkler solabilir.
Ressam çekip gitse bile...
Geride kalan resimdir."