31 Ekim 2009 Cumartesi

Neden Heykel


Resim yaparken-ki yağlıboyadan bahsediyorum- fırça kullanmayı sevmem, hep parmaklarımla boyaya dokunmak isterim. Boyanın o kayganlığı, yumuşaklığı çeker beni. Hele de bir bulut ya da deniz resmeyliyorsam parmaklarım alır başını gider.
Bir gün çocukların oyun hamuruyla tanıştım, hani şu renk renk olanlarla. Yumuşacıktı ve çok rahat şekil alıyordu, oynamak da epey keyifliydi. Sonrasında kille samimi oldum ve bir daha da çok zor kopacağımı anladım, bu yumuşak çamurdan.
Yol hikayelerindeki yolların devamını, portrelerin tuvale yansımayan yanlarını, evlerin, dağların, bulutların, ağaçların görünmeyen taraflarını merak ettim durdum. Hayalimde tamamladım hikayelerini, hep yarım kaldılar yoksa.. Heykelde ise yarım kalan bir şey yok. Çünkü üç boyutlu. Yaptığın eserin sağını solunu, önünü arkasını, altını üstünü çepeçevre dört bir yanını görüyorsun. Kafanda soru işareti kalmıyor... M.Mungan'ın Hayat Atölyesi'nde dediği gibi: "Heykel, bize resmin eksikliğini göstermeye, resim karşısında üstünlük kurmaya kalkışmaz. Tersine heykel, resmi doğrular. Farklılık, benzerliği onaylar."
Sonuçta, heykel olanın cismine dokunduğumuzda, dokunamadıklarımızı görmeye çalışıp oluşturduğumuz eserden daha çok keyif alıyor ve anlıyoruz ki DOKUNMAK SEVMEKTİR.

4 yorum:

  1. sevmek yaşamaktır.Çıktığın bu yeni yolda da başarılı olacağına inanıyorum.sev ve yaşa canım arkadaşım...

    YanıtlaSil
  2. başarılar yenimahale::)))))))))))

    YanıtlaSil
  3. teşkkürler adsız,keşke adlı olsaydın...

    YanıtlaSil