28 Aralık 2009 Pazartesi

ÖMRÜMÜZÜN RÜYASI

Evlerimizdeki eşyalar nelerin tanığı, ne sırların dert ortağıdır. Mutlu anlarımızı onlar görür, belleklerinin bir köşesinde ses çıkarmadan saklar... Nice kederler yaşanırken onlar vardır, çizgi çizgi o acıları üzerinde yıllarca taşır.
Her eşya ayrı bir öyküyü saklar, konuştuğumuzda bizimle birlikte onları hatırlar.
İşte, şu boyaları çatlamış Singer dikiş makinesi... Annemin taa... genç kızlığından beri ne giysiler dikti, ne kaprisler dinledi kimbilir... Ya, şu yerdeki ceylan motifli, kök boyalı kilim. Yer yer ilmikleri açılmış, rengi solmuş... Peki, şu yorgun, ahşap radyo; geçmişten bize gülümseyen fotoğraflar...
Bu yıpranmış, boyaları çatlamış, sararmış eşyalardan bir türlü vazgeçemeyiz. Çünkü, her eşya bir öykü saklama yanında, bizlerin de yol arkadaşı değil midir? Ve... onlarda ömrümüzün rüyası gizlenmemiş midir?..

2 yorum:

  1. evet arkadaşım yine bütün duygulara tercüman olmuşsun.hiç sorma anneanemin bir radyosu vardı ve ben en çok onu özlüyorum.annemin dikiş makinesi halen duruyor.o güzel kadın ne güzel elbiseler dikerdi benim için.ama şimdi hiçbiri yok.yok işte..özlüyorumm....

    YanıtlaSil
  2. Yazımda söz etmediğim bir eşya daha var ki,gözümde tütüyor bazen..Kuzine,bilir misin?Anneannemin böyle bir sobası vardı,yanda fırını olan dikdörtgen ,çok amaçlı bir soba..Ne yazık ki,çocuklarımızın çoğu sobayı tanımıyorlar..

    YanıtlaSil